DUYU ORGANLARI
İç ve dış çevredeki değişimlerin algılanmasını sağlayan özel epitel hücrelerine reseptör denir. Almaçla üç grupta incelenir.
Reseptörlerin yapısal farklılıkları impulsların özellik ve niteliğini değiştirmez. İmpulslar farklı merkezlere ulaştığı için farklı tepkiler oluşur. Her bir reseptör çeşidi farklı bir enerjiyi almaya özelleşmiştir. Bu sebeple başka uyarana cevap vermez. Hız reseptörleri bir organın uyarana ne kadar sürede tepki vereceğini önceden belirleyebilir. Uyarı reseptör memranının temperatürünü yükselterek iyon kanallarının geçirgenliği artırır.
Fotoreseptör: ışık etkisiyle uyarılır. Sadece görme organında bulunur.
Kemoreseptör: kimyasal maddelerin sıvıda erimesi sonucu uyarılır. Burun ve dilde bulunur. Ayrıca iç organların çeşitli yüzeylerinde maddelerin tanınmasını sağlarlar.
Mekanoreseptör: fiziksel uyaranlar etkisiyle uyarılırlar. Deri ve kulakta yerleşmişlerdir. Çok çeşitlidir. Denge, dokunda, sıcaklık, ağrı-acı(nasiseptör), basınç reseptörleri...
Bazı reseptörler vücudun dış yüzeyine yayılmıştır, bazısı iç organların yüzeylerine yayılmıştır. Bazı reseptörler ise belli bir organda toplanmıştır. Reseptörlerin çoğu duyu epiteli olmasına karşın bazı dentrit uçları da almaç görevi yapar.
1-GÖZ-GÖRME ORGANI
YAPISI
KISIMLARI:
A) Sert tabaka(sklera): Gözü en dıştan saran kalın fibröz bağ dokudur. Gözü korur ve göz kaslarına bağlantı sağlar. Gözün çevresinde gözü hareket ettiren altı adet kırmızı kas bulunur. Gözün ön tarafında saydam tabakayı oluşturur.
Saydam tabaka(kornea): Göze gelen ışınları kırarak göz bebeğine yöneltir. Gece aktif hayvanlarda daha büyüktür. Balıklarda düz sürüngenlerden itibaren yuvarlaktır. Kılcal bulunmadığı için hücreler arası lenf ile beslenir.
B) Damar tabaka(koroid): Gözü besleyen damarlardan oluşur. İç yüzeyindeki koyu kahverengi (fuskin)pigment tabakası, retinaya düşen fazla ışığı emerek görüntünün bozulmasını önler. Damar tabaka gözün ön tarafında kirpikli cisim, asıcı bağlar ve iris yapılarını oluşturur. Kirpikli cisim göz sıvılarını salgılar. İç basınç oluşturarak göz küresinin sabit şekilde kalmasını sağlar. Asıcı bağlar göz merceğini çevresinden tutar ve mercek kaslarına bağlar.
İris: Merceğin önünde ortası delik bir disk şeklindedir. Yapısında göze renk veren pigmentler ile düz kaslar vardır. İrisin ortasındaki deliğe pupilla- göz bebeği denir. İris bir diyafram gibi çalışır ve göz bebeğini genişletip daraltarak göze girmesi gereken ışık miktarını düzenler.
C) Ağ tabaka(retina): Yaklaşık 120 milyon görme reseptörü (koni ve çomak almaçları)nden oluşur. Retina üzerindeki en iyi görme noktasına ‘sarı leke’ denir. Koni reseptörleri sarı leke üzerinde yoğun, retina üzerinde seyrek yerleşmiştir. Çomak reseptörleri ise aksine retina üzerinde çok yoğun, sarı lekede ise az yerleşmiştir. Bu sebeple herhangi bir cismin görüntüsü önce retinaya düştüğünden önce şekil, sora renklerini algılarız. Retina gözün ön tarafında merceği oluşturur.
Mercek (lens): İnce kenarlı, saydam ve elastik bir disk şeklindedir. İnsanda 1cm çapında ince kenarlı mercek vardır. İrisin arkasında asıcı bağlarla mercek kaslarına bağlanır. Işık en fazla mercekte kırılır. Kırma indisleri: Hava 1, kornea 1.38, önoda 1.33, lens 1.40
Çevresindeki kaslarla kalınlığı ve kırıcılığı değiştirilerek uzak ve yakın cisimlere kendini odaklayabilir. Buna ‘akomodasyon’ göz uyumu denir.
Balıklarda mercek dinlenme halinde yakına odaklıdır, uzağa bakmak için mercek retinaya yaklaşır. Derindeniz balıkları az ışıkta iyi görebilmesi için mercek büyüktür. Kurbağalarda göz dinlenme halinde uzağa odaklıdır. Yakına odaklamak için mercek korneaya yaklaşır. Kurbağa ve bazı hayvanlar sadece hareketli cisimleri görürler. Sürüngen ve kuşlarda merceğin ön kısmı bombeleştirilerek yakına odaklanır. Memelilerde göz dinlenirken uzağa odaklanır. Yakın için lens bombeleşir. Karanlık hayvanlarında yalnız çomak almaçları olduğundan siyah-beyaz görürler. Bazı hayvanlar da renkli görebilirler. Arılar morötesi ışınları görür, kırmızıyı göremez. Tam gündüz hayvanlarında sadece koniler vardır. Kurbağa, kuş ve bazı hayvanlarda sadece uyarılan göz tek taraflı uyum yapabilir. Gelişmiş memelilerde iki taraflı uyum mercek çapı değiştirilerek yapılır. Kuş ve tavşanlar monokülerdir. Çünkü iki taraftaki gözlerin alanları çakışmaz ve üç boyutlu göremezler.
Memelilerde ise üç boyutlu-derinlemesine-steryo görme özelliği vardır. Sağ gözün sol yarısının sinirleri ile sol gözün sağ yarısının sinirleri optik kiyazmada çaprazlanarak zıt beyin yarımkürelerine gider. Bu sebeple gözlerin birbirine dönük kısımları beyinde çift etki yaptığından daha parlak görülür. Dış yarımlar ise derinlemesine görmeyi sağlar.
Yardımcı organlar: Kaş, kirpik, göz kapağı, göz yaşı bezleri ve göz kasları (6 adet). Göz kapağının iç yüzeyine konjonktivia denir. Göz yaşı sürekli gözün saydan tabakasını nemlendirir ve göz kapağı göz yüzeyine bulaşan partikülleri temizler. Ağlayıp göz yaşı akıtan tek canlı insandır. Her bir gözü yönlendiren altı adet kas eğer uyumlu çalışmazsa ‘şaşılık’ görülür. Köpek balığı, kertenkele ve kuşlarda göz kapağı vardır.
GÖRME OLAYLARI: Göz, ışık kuvveti, ışığın yönü, görüntü şekli ve görüntünün renklerini ayırdedebilir. Bitkilerde ışık enerjisi depo edilirken hayvanlarda enerji serbestlettirir. Elektromagnetik spektrumda 2000-100000 A dalgalar ışıktır. Görünebilir ışık 4000-7400 A dalgalardır. Bütün omurgalılarda gözün yapısı benzerdir. Göz, yuvarlak fotoğraf makinesine benzer.
Retinada 7 milyar fotoreseptör bulunur. Göz 1/1milyon saniyelik ışık görüntüsünü algılayabilir. Göz saniyede 16 resim algılar.
Çomak reseptörleri az ışıkta görmeyi sağlar. Şekilleri algılamada etkilidir. Siyah beyaz görmeyi sağlar. Işığa duyarlı pigment ‘rodopsin’ bulunur. İki retinol ve bir çok opsin çeşidi olduğu sanılmaktadır. Rodopsin bir foton ile uyarılsa da aktifleşen çomak impuls oluşturamaz. Rodopsinin yapımında A vitamini ve opsin proteini kullanılır. A eksikliğinde ‘gece körlüğü’ oluşur. Karanlığa uyum yapmış insan gözü 22km uzaktaki mum ışığını görür.
Koni reseptörleri kuvvetli ışıkta aktifleşir. Renkli görmeyi sağlar. Işığa duyarlı pigmentleri ‘iyodopsin’ dir. Renk pigmentlerine göre üç çeşit koni vardır.
Eritrolop kırmızı ışığa duyarlı
Klorolop yeşil ışığa duyarlı
Siyanolop mavi ışığa duyarlı. Kırmızı ve yeşil renk pigment genleri X kromozomu üzerindedir. Üç çeşit koninin farklı oranlarda uyarılmasıyla bilinen 7 renk ve 180 ayrı renk, 600-700 parlaklığı ayırdedilebilir.
Koni ve çomaklar ‘bipolar’ hücrelere bağlanır. Bipolar hücreler gangliyonlarda toplanır. Gangliyon uzantıları da kör noktadan retinayı delerek çıkar optik lifi oluşturur. Yüzlerce çomak bir bipolar hücreye, onlarca bipolar hücre bir gangliyona bağlanırlar. Koniler daha özel hatlarla optik sinirlere ayrı bağlanırlar. Ayrıca koni ve çomaklar iki düzeyde birbirine bağlanırlar.
GÖRME FİZYOLOJİSİ: Işık ışınları retinadaki çomak hücrelerindeki rodopsine çarparlar. Uyarılan rodopsin, Retinol ve Opsine ayrılır. Bu sırada oluşan enerji impuls başlatır. Daha sonra aerobik ATP harcanarak izomeraz enzimiyle tekrar retinol ile opsin birleştirilir. Diğer almaçların aksine optik almaç uyarıldığında ‘hiperpolarize olur. İmpuls doğrudan ganliyonda oluşur.
Optik lifler ile kiyazmada çaprazlandıktan sonra talamustan geçen impuls korteks optik alanına ulaşır. Görüntü retina üzerinde ters oluştuğu halde kortekste düz algılanır. İki göz ile tek görme de optik kiyazmada ayarlanır.
Çok ışıklı ortamda rodopsinin yıkımı hızlıdır. Yapımı ise yavaş olduğundan görme olayı aksar. Aynı durum A vit eksikliğinde de olur. Buna göz kamaşması denir.
Işık----rodopsi—(izomerasyon)—retinol+opsin---transretinol---transvit A---cisvit A---Cisretinol+Opsin------Retinol
GÖRME MEKANİĞİ: Işık---Kornea---Ön oda---Gözbebeği---Arka oda---Mercek---Camsı madde---Retina---Reseptör---optik lif---optik kiyazma---talamus---Kortekste görme merkezi.
GÖZ BOZUKLUKLARI:
MİYOP: Göz yuvarlağı uzamış olduğundan görüntü retinanın önünde bulanık oluşur. Bu göz uzağı göremez. İç bükey-kalın kenarlı mercek ile düzeltilir.
HİPERMETROP: Göz yuvarlağı daralmış olduğundan görüntü retinanın arkasında oluşur. Bu göz yakını göremez. Dış bükey- ince kenarlı mercek ile düzeltilir.
PRESPİT: Yaşlılığa bağlı olarak merceğin esnekliğini kaybetmesidir. 40 cm den daha yakını göremez. İnce kenarlı mercekle düzeltilir. Genç bir insan 15cm den itibaren net görürken presbitte 80 cm ye kadar çıkar.
ASTİĞMAT: Korneanın yada merceğin düzgünlüğünün bozulması ile ortaya çıkar. Gelen ışınlar bir noktada odaklanmadığından bulanık bir görüntü oluşur. Silindirik mercek ile düzeltilir.
KATARAKT: Çoğunlukla yaşlanmaya bağlı göz merceğinin saydamlığını kaybetmesidir. Görmeyi zorlaştırır. Mercek değiştirilebilir. Mercekte damar bulunmadığından doku uyumu kolay olur.
RENK KÖRLÜĞÜ: kalıtsaldır. Kırmızı, mavi yada yeşil pigmentlerin bulunmamasından kısmen renkleri algılayamamaktır.
ŞAŞILIK: göz küresini hareket ettiren kasların bir tanesinin doğuştan yada sonradan görev yapmaması yada kısa olmasıdır. Tedavi edilebilir.
2- KULAK-İŞİTME VE DENGE ORGANI (MEKANORESEPTÖR):
YAPISI:
KISIMLARI:
A)Dış kulak: Balık, Kurbağa ve sürüngenlerde yoktur. Balıklarda zar, kemik köprü ve kohlea, kurbağalarda zar ve kohlea bulunmaz. Bu canlılarda ses timpanal zar ile alınır. Sürüngen ve kuşlarda kohlea basittir. Kuşlarda baykuş haricinde kulak kepçesi yoktur. Memelilerin çoğunda kulak kepçesi, yolu ve zar dış kulağı oluşturur. Ayrıca salgı bezleri vardır. Kulak zarı 1cm çapındadır. Zar yağlanarak sürekli yumuşak tutulur. Üç tabakadır; dışta epitel, ortada bağ ve iç yüzeyde endotel bulunur. Zar, H atom çapından daha küçük sallanmayı duyabilecek kadar hassastır. (10-9 cm frekans)
B)Orta kulak: Kurbağa, sürüngen ve kuşlarda bir kemikle (kolumella) iç kulağa bağlanır. Memelilerde mallus, incus ve stapes kemikleriyle iç kulağa bağlanır. Çekiç kulak zarına bağlanır, üzengi oval pencere çevresine ligament ile bağlanır. Çekiç, örs ve üzengi arasında oynak eklemler bulunur.
Kemikler gelen hava dalgalarının genliğini azaltır, basınçlarını artırır. Üzengi, kulak zarı salınımının yarısı kadar hareket eder fakat kuvveti yüksektir. Kulak zarı oval pencere zarından 25 kat büyüktür. Bu sebeple ses oval pencereye 20 kat kuvvvetlenerek ulaşır. Ses çok yoğu sıvı ortamı titreştireceği için buna ihtiyaç vardır. Kemik köprü çevresindeki kaslar düşük frekanslı seslerden rahatsız olunmasını önler.
Öztaki borusu 4cm*2mmdir. Yutağa açılan ucu normalde kapalıdır. Kulak zarının iki tarafındaki basınç eşit olmazsa bu kapak refleks ile açılır.
C) İç kulak: Şakak kemiği içine yerleşmiş en iyi korunan organdır. Oval pencere ile başlar. Ses organı kohlea ve dalızdan oluşur. İşitme reseptörleri korti organını oluşturur. Reseptörlerle sinir arasında sinaps vardır. Kortideki temel zarının başlangıcındaki teller kısa kalın, yuvarlak pencereye yaklaştıkça uzun incedir. Esnekliği uca gittikçe azalır. Dolayısıyla başlangıçta yüksek frekanslı(tonlu) ve kalın sesler, son kısımda alçak frekanslı ve ince(tiz) sesler algılanır. Farklı frekanslar zarın değişik bölümlerinde maksimum genlikte algılanırlar. İşitme sinirleri frekans hassasiyetine göre dizilirler. Merkezde de bu hassasiyet korunur. Alınan sesin mekanik enerjisi elektriksel enerjiye çevrilerek aksonlarla işitme merkezine iletilir. İşitme merkezine hoporlör takılsa ses dinlenebilir. Ses tayini sesin geldiği yöne yakın olan kulağın daha fazla duyması ve refleks ile belirlenir.
İnsan 16 Hz ile 20000Hz (20 Khz) saniye frekanslı sesleri duyabilir. En iyi 1000-3000 Hz frekanslı sesler duyulur. Yaşlanmaya bağlı olarak üst sınır düşer. İnsan 11000 ses tonunu ayırabilir. Kurbağa 50, köpek 100, balık 400 Hz, gece avcıları ise 100Khz’e kadar sesleri duyabilirler. Yarasalar, kısa dalga olan ultra sesleri de duyarlar, parazit seslerden de rahatsız olmazlar. 0,005-0,008 mm teller 5-10 cm ara ile düşey dizilse yarasa bunları farkedebilir.
Ferkans saniyedeki titreşim sayısıdır. Şiddet titreşimin şiddetidir.
DENGE ORGANI-Vestibular organ
Biri yatay, ikisi dikey farklı düzlemler üzerinde bulunan üç yarımdaire kanalları ile bunların altında tulumcuk ve kesecik bölümlerinden oluşur. Aynı düzlem üzerindeki kanalların birbirine zıt kanalları, birbirine paralel düzlem üzerinde bulunur. Bu yapılar ‘otik kapsül’ kemik içine yerleşmiştir. Çevresinde perilenf, içinde endolenf sıvı bulunur. Bu üç kanal birbirine ‘utriculus’ tulumcuk ile bağlanmıştır. En altta ‘sacculus’ kesecik denge organını ses organı üzerine bağlar. Her ikisinde kalkerden yapılmış denge taşları ‘otolit-statosit’ vardır. Keselerin yüzeylerinde silli duyu almaçları yerleşmiştir. Kanalların bir ucundaki şişliklerde ampullerde de bu almaçlardan yer alır.
Kanalların içindeki sıvı yoğun olduğundan kanal ile birlikte hareket etmez, ters yönde hareket eder. Hareket etkisiyle ampuldeki sillerin ucu eğilirse impuls oluşur. Sillerin bir yöne hareketi impuls oluştururken, aksi yöne eğilmesi hareketi inhibe eder. Sağ ve sol denge organları birbirinin aynadaki görüntüsü gibidir. Mesela baş dönerken yatay daireden birinde sıvı ampule doğru akarken diğerinde aksi yönde akar. Vücut aşağı ve yukarı doğru hareket ediyorsa tulumcuk ve kesecik teki almaçlar uyarılır. Otolit (CaCO3) taşları endolenften daha yoğundur. Aksi yönde hareket ederek almaçların sillerini büker, oluşan impuls önce beyinciğe iletilip yorumlanır ve iskelet kasına iletilir.
Denge olayında; göz, proprioseptör(kas tendonu), basınç reseptörü(ayak tabanında) de rol oynar.
3- DERİ-dokunma organı
YAPISI: Epidermis, dermis, almaçlar, salgı bezleri, kıl, tırnak.
GÖREVLERİ: Koruma, mikroplara bariyer, su kaybına engel, zararlı ışınlara engel, ısı düzenleme, solunuma yardımcı, boşaltıma yardımcı, yağ salgılar, ilaçları emer.
KISIMLARI:
A)Epidermis: ektodermden türevlenir. Üst deridir. Çok katlı keratinleşmiş epitel hücrelerden oluşur. Üstteki ölü hücrelere korneum denir. Alttaki canlı kübik hücrelere germinatum denir. Bunlar lifli protenin-keratin salgılar. Saç kıl ve tırnak oluştururlar. Kan damarı yoktur. Avuç içi ve ayak tabanında (0.7mm) çok kalındır. Aralarında melanosit, merkel ve serbest sinir uçları vardır.
Epidermisteki pigment hücrelerinde melanin bulunur. Kutuptan ekvatora gittikçe insanlarda melanin artar. Çünkü melanin zararlı ışınları önler. Hipofizden salınan intermedin hormonu melanin yoğunluğunu düzenler. Diğer hayvanlarda kromotofor pigmentleri bulunur. Bazı hayvanlar bu pigmentleri ortama uymak için kullanır.
B) Dermis: mezodermden türevlenir. Alt deridir. Gevşek bağ doku ile yağ doku karışımı yapıya sahiptir. En çok 4mm kalınlıktadır. Yağ bezi, ter bezi, süt bezi, talk bezi, kıl kökü, balık pulu, tırnak kökü, damarlar, reseptörler ve sinirler bulunur.
Balık percoid, ktenoid, cycloid, gonoid pul çeşitlerine sahiptir. Pullarda kromotofor pigmentler vardır. İridosit hücrelerde guanin kristalleri gümüş renk verirler. Gümüş renkli balıkta kromotofor bulunmaz.
Damarlar termoregülatör görev yapar.
Kıl, keratinleşmiş hücrelerin değişimiyle ve kıl soğanı tarafından oluşturulur. Kıl yüzeyinde renk pigmenti vardır. Kıl kökünde reseptör ve kıl kası bulunur.
Tırnak:
Duyu reseptörleri:
Pacini: basınç
Ruffini: sıcak
Krause: soğuk
Meisner:
Merkel: parmak ucu ve dudakta dokunma
Serbest sinir ucu: ağrı
Kıl kökü siniri: dokunma
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder